BENGÜ EDEBİYAT ODASINA HOŞGELDİNİZ
   
 
  Kasket Ne Öğretmenim

 

KASKET NE ÖĞRETMENİM?

Dersimiz Türkçe idi. Kitabımızdan öğretmenimizin belirttiği parçayı birkaç kez sessizce okuduk. Bu arada okuduğumuz parçada geçen anlamını bilmediğimiz sözcükleri defterimize yazdık.

Parçayı her zaman yaptığım gibi, dikkatle okudum. Anlamını bilemediğim kelimeleri defterime yazdım. O zamanlar kitap ve defterleri bile güçlükle temin edebildiğimiz için öğrencilerin sözlük sahibi olabilmeleri söz konusu olamazdı. Yani hiçbirimizde sözlük yoktu. Anlamadığımız sözcükleri ya öğretmenimize soruyor ya da fırsat bulabilirsek, öğretmene ait sözlükten arayıp anlamlarını öğrenmeye çalışıyorduk.

Sıra parçanın sesli okunmasına geldi. Birkaç arkadaşımdan sonra parçayı bir kez de ben okudum. Anlatım çalışmalarının arkasından sıra anlamı bilinmeyen sözcüklerin tahtaya yazdırılmasına geldi. Sessiz okuma sırasında deftere yazdığım ve anlamlarını bilmediğim sözcükleri tahtaya yazdırmaya başladım. En son yazdırdığım sözcük ‘kasket’ idi. Bu kelimeyi söylediğimde öğretmenimin yüzünde bir gülümseme belirdi. Kısa bir an duraksadı sonra gözlerini bana dikerek, ‘Kasketin ne olduğunu bilmiyor musun?’ diye sordu.’Hayır öğretmenim bilmiyorum.’ Dedim. ‘Sınıfta kasketin ne olduğunu bilen var mı?’ diye aynı soruyu arkadaşlara yöneltti. Kimseden ses çıkmadı. ‘Peki öyleyse,’ dedi. Bana döndü. ‘Sen git yengenden benim kasketimi iste, al ve buraya getir.’ Dedi.

Dershanemizde üç sınıf bir arada ders görüyordu. Sınıftaki kalabalık öğrenci sayısına göre yerleştirilen sıraların daracık aralarından güçlükle ilerledim. İki dersliği birleştiren küçük ara kapıdan geçtim. Öğretmen lojmanına ulaştım. Kapıya birkaç kez vurdum. Öğretmenimizin eşi kapıyı araladı. ‘Buyur evladım,’ dedi. ‘Yenge’ dedim. ‘Öğretmenim kasketini istedi.’ İçeri gitti, bir süre sonra elinde bir şapka ile geri döndü. Şapkayı bana uzattı. ‘Al götür oğlum,’ dedi. Şaşırdım kaldım. Bana uzatılan şapkayı almadım. İçimden, ‘bak sen şu işe,’ diye düşündüm. ‘Ben kasket istiyorum, yengem şapka veriyor. Ne istediğimi anlamadı mı acaba?’ Bu kez daha gür sesle, ‘ yenge, öğretmenim şapka değil kasket istedi,’ dedim. Genç kadın önce şaşırdı, arkasından öyle bir kahkaha attı ki utandım. Yerin dibine girdim. Nasıl bir hata yaptığımı bilemediğim için, nasıl davranmam gerektiğine bir türlü karar veremedim. Utandığımı fark eden genç kadın gülmesini güçlükle bastırdı. Şapkayı kararlı bir şekilde bana uzattı. ‘Al oğlum, işte kasket bu. Şapkanın bir adı da kaskettir. Anladın mı? Şimdi al bunu öğretmenine ver.’ Şalgam gibi kızardığımı hissettim. Tüm vücudumu bir ateş bastı. Kasketi aldım, başımı kaldıramadan sınıfa döndüm. Arkadaşlar merakla beni bekliyor olmalıydılar. Çünkü yaşamlarında hiç görmedikleri bir şey olduğunu sandıkları kasketi göreceklerdi. Ben içeri girer girmez öğretmen yanıma geldi. Uzattığım şapkayı aldı. ‘Kasketin ne olduğunu anladın mı evladım?’ Dedi. ‘Evet öğretmenim, anladım.’ Dedim. Sonra şapkayı yukarı kaldırarak sınıfa seslendi. ‘Çocuklar, şapkanın bir adı da kaskettir. Öğrendik mi?’ Sınıf hep bir ağızdan ‘öğrendik öğretmenim,’ diye bağırdı. Ben hala gözlerimi yerden kaldıramıyordum. Tüm arkadaşların bana bakarak kıs kıs güldüklerini sezebiliyordum. Sanki kendileri çok biliyormuş gibi.

Kasketle ilk tanışmamız böyle oldu.

 

Bilal BENGÜ
ATATÜRK
 
FACEBOOK
 
SİNEMALAR
 
ONLİNE KİŞİ
 
 
Bugün 9 ziyaretçi (47 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol