BENGÜ EDEBİYAT ODASINA HOŞGELDİNİZ
   
 
  Kedimi Damdan Attım

 

KEDİMİ DAMDAN ATTIM


O gün, kedimle oynamak istedim. Elimdeki ipi kısa tutmuş olmalıyım ki, tırnaklarını elime geçiriverdi. Aslında bunu benim canımı yakmak için yapmadığını biliyordum. Kedinin yaptığı, kendisine uzatılan ipi yakalama hareketi idi. Çok hızlı atlamasa ipi yakalayamazdı. Elbette kedi işini yapmıştı. Ama bu gün benim aksiliğim üstümdeydi. Bunu kendime bir hakaret saydım. Vay, sen misin benim elimi tırmalayan? Şimdi ben sana gününü gösteririm, dedim. Kediyi kaba bir hareketle yakaladım. Kollarımın arasında sıkıştırdım. Niyetimin hiç de dostça olmadığını sezinlemişti. Tırnaklarını gömleğime batırdı. Gözlerini iri iri açarak benim gözlerime dikti. Kalın bir miyavlama sesi çıkardı. Bu ses, kedinin kendini savunmaya geçeceğini anlatıyordu. Aslında bırakıversem, çekip gidecek gibiydi. Bakışları tam düşmanca değildi. Kendisini bırakmamı bekliyor gibiydi. Ama benim bırakmaya hiç niyetim yoktu. Kollarımın arasında sıkıca tutarken, ona ne gibi bir ceza vermem gerektiğini düşünüyordum. Onu dövemezdim. Çünkü bana çok fena bakmaya başlamıştı. Bu bakışların ne anlama geldiğini iyi biliyordum. Gerekirse benimle kavga etmeye hazırdı. Tutuşacağımız kavgadan da büyük bir olasılıkla ben yenik çıkacaktım.

Ne yapabilirim diye ortalıkta dolanırken kafamda bir şimşek çaktı. En iyisi onu damdan aşağı atmaktı. Evet, bu iyi bir ceza olurdu. Kediyi daha sıkı tutarak çardağın önünde uzanan toprak damın ucuna doğru ilerledim. Aşağıdaki dış alan, yaz mevsimi boyunca ineklerin gecelediği avlu idi. Sabahları sığıra katılan ineklerin pislikleri, kış yakıtı olan tezek yapımında kullanılıyordu. Bu sabah da annem, pisliği avlunun tam ortasına toplamıştı. Pislik yığını tam benim karşımda duruyordu. Kediyi o pisliğin üzerine atmaya karar verdim. Damın tam kenarında duruyordum. Bu duruşum belli ki, kediye bir şeyler anlatmış olmalıydı. Yaklaşmakta olan tehlikeyi sezmiş gibiydi. Tırnaklarını gömleğime daha çok batırdı. Tırmıklar canımı acıtacak kadar etime batmaya başladı. Birazcık kollarımı gevşetsem fırlayıp kaçacaktı. Ama dedim ya, bu sabah bütün tersliğim üstümdeydi. Bu tırmıkları sineye mi çekecektim? Bende kediyi bırakacak göz var mıydı?

Kediyi daha çok sıktım göğsümde. Dikkatle yerimi ayarladım. Pislik yığını tam altımda duruyordu. Kedinin karın bölgesinden tutarak tüm gücümle aşağı savurdum. Haydaaa…! İkimiz birden havada uçtuk. Kedi bana öylesine sarılmıştı ki beni de birlikte aşağıya sürüklemişti. Tam pislik yığınının ortasına düştük. Her tarafımız pisliğe bulanmıştı. Kedi hala kucağımda duruyordu. Boşta kalan arka ayakları ile karnımı tırmalıyor, canımı acıtıyordu. Ben daha çok kızmış ve hırsımdan ağlamaya başlamıştım. Bir kez daha atmayı düşünerek tekrar dama çıktım. Ben damın kenarına doğru yürürken evden dışarı çıkan annem beni fark etmişti. Sanıyorum niyetimi de anlamıştı. ‘Bırak ulan, bırak o kediyi,’ diye bağırdı. Zaten ikinci(2.) kez de bu işi başaramayacağımı anlamıştım. Kedi bana yapışmış gibiydi. Çoğu zaman olduğu gibi, bu kavgadan yine kedi galip çıkmıştı. Çaresiz kollarımı gevşettim. Kedi fırlayıp uzaklaştı. Bana alaylı alaylı gülümseyen annemin yanına yürüdüm.

 

Bilal BENGÜ

 

 

ATATÜRK
 
FACEBOOK
 
SİNEMALAR
 
ONLİNE KİŞİ
 
 
Bugün 10 ziyaretçi (74 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol